Sunday 21 March 2010

Excuse My French

İzlediğim filmlerden beklentim içinde bulunduğum ruh haline göre değişiyor. Bazen sadece zaman geçirmek, bazen duygulanım kapasitem içinde tsunami deneyimleyebilmek, bazen bir şeyler alabilmek, bazen de sadece gülebilmek umuduyla izliyorum filmleri. Kimi zaman senaryo içindeki tutarlılığın sağlam bir zemine dayandığını görmeye, kimi zaman ise senaryo, tutarlılık...hiçbir şey umursamamaya ihtiyacım oluyor. The Ugly Truth nasıl bir ihtiyacı karşıladı bilmiyorum ama kahkahalarımın filmi takip etmemi zorlaştırması üzerine birkaç kez filmi durdurmak zorunda kaldığım bir gerçek.

Kadın-erkek ilişkilerini konu alan bir film The Ugly Truth.. Ama sadece konu alan... Bir iddia taşımıyor zira. İzleyicisini hipotezlerinin doğruluğunu kanıtlama telaşına sürüklemiyor. Aksine, filmin hikayeyi taşıdığı nokta; hayatın, genel geçer hipotezlerle açıklanamayan bir şey olduğu ve bir gün kendinizi hipotezlerinizle birlikte, hatta onlara rağmen, ağzınızı açık bırakacak bir deneyimin ortasında bulabileceğiniz... Belki de the ugly truth budur. Hiçbir gerçeğin her deneyimi açıklayabilecek yeterlilikte olmadığı ve gerçekleri yalan kılacak yaşantı ithimallerinin tükenmediği...

Kadınların ve erkeklerin ilişkilerine yaptıkları atıflar ve bu atıflar arasındaki farklar karikatürize edilerek işlenmiş filmde. Yan anlamı bereketli esprilerin bolluğu da beni çok güldüren bir diğer unsur. Sağlam yapılmış bir esprinin hakkının verilmesi gerektiğini düşünüyorum ve bazen terbiyeden çok nüktedan bir zekaya ihtiyacım oluyor. Dolayısıyla, müstehçen içerikli esprileri rahatsız edici bulmayışım, filmden aldığım tadı katlamış durumda. Ancak şunu da belirtmek gerek ki, bu konularda hassasiyet taşıyan biri için doz aşımına neden olabilecek sıklıkta kullanılmış bu tarz espriler.


Gerard Butler
'ın kadınları-çözmüş-piyasa-adamı tipini canlandırışını da, Katherine Heigl'in karakterinin kadınları-çözdüğünü-sanan-piyasa-adamlarından-korunma-listesi-sahibi-kuralcı-gerginliğini de çok sevdim. En son hep birlikte, ihtişamla çuvallamalarına ise bayıldım.

En nihayetinde; izleyelim, eğlenelim, kadınlar-Venüs'ten-erkekler-Mars'tan-tezine bir daha göz atalım, Alp'leri kaplayan karlardan da beyaz dişleri olan komşuları seyredelim (soyadı winter olan adamdan başka ne beklenir zaten?), zaman akıp gitsin ve geriye kahkahalar kalsın tadında bir film The Ugly Truth. Dönüp bakacak, gülecek, tadı çıkartılacak çok yeri var.

8/10

Not: Terayağı ile vişne reçelinin kusursuz birlikteliği boşuna değil.

Saturday 20 March 2010

The Ugly Truth


"The Ugly Truth", the movie tries to present is, definitely "ugly" but not the "truth".. at least not for the whole male&female population.. Of course, since this is a romantic comedy, one could take the statements made by the characters lightly and not care that much.. but when those statements are spoken loudly as "truth" and repeated throught the movie, it's harder to ignore..

I don't know, may be I was expecting something similar to When Harry Met Sally with witty dialogues and clever jokes about men-women, relationships.. but what we got instead is bad and crude language; and cliché ridden, bad script.. I like watching Katherine Heigl and Gerard Butler on screen but they could not save this movie with what they've got.

I have to be fair... I think my expectations were a bit high and there were some parts which made me laugh.. but they were far and betwen.. so I don't think I will want a repeat viewing or recommend it to others..

Gets 5/10 from me..

Saturday 27 February 2010

New In Town


A forgettable movie.. It's OK to watch once but I doubt I'll watch it again.. The performances were decent; the music was good but the story just didn't capture me..

There is one thing I want to mention though.. It's really trivial and kinda silly but here goes..

I noticed close-ups to Lucy's (Renée Zellweger) shoes in three different scenes and her feet on another scene (scroll down for screen shots).. and I generally don't notice these things.. I wonder if the director has shoe fetish.. or is he trying to tell the viewer (me/us) something with those shots.. Well, if he is, it clearly goes over my head.. because I don't get anything other than "hmmm, nice shoes" or "damn, those are nice legs"..

Yeah.. anyway, here are those shots.. p.s.: I love learning.. So, if a sinema/movie student/scholar wants to clarify whether those shots mean anything, please be our guest.. :)


This one gets a 6/10 from me..

Wednesday 13 January 2010

The red flag was...

Kariyeri çerçevesinde şekillendirdiği hayatı içerisinde katılıp kalmış Lucy'nin, şirketi tarafından iş için gönderildiği kasabada farklı hayatlarla temas ettikten sonra şöyle biraz gevşeyip kendisini de seyirciyi de rahatlatışının hikayesi New in Town.




Seyrederken sıkmayan ancak bittiğinde seyretmesem de olurmuş tadı bırakan bir film ama illa bir şey alayım dersem,
- Lucy'nin harikulade ayakkabı koleksiyonunu,
- Lucy'yi canlandıran Renée Zellweger'ın zırt pırt kilo alıp verebilişine duyduğum haseti,
- Sıcak kasaba hayatının içimi ısıtışını hemencecik buz gibi yapıveren sınırlar arası geçirgenliği,
- Ömrümün bir bölümünde, karlı bir coğrafyada yaşama isteğimin depreşmesini,
- Niye bu Harry Connick Jr. hangi filmi el atsam karşıma çıkıyor bu aralar, sorusunu,
- Bu Renée artık mimik yapamıyor mu ne, diğer sorusunu,
- Birlikten kuvvet doğar önermesinin taze esintisini,

aldım. gitti.

5/10

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails