Saturday 9 May 2009

My father, kinda husband I wanna be

Bazı filmlerin sesi yüksektir. Anlatmak istediğini anlatma konusundaki kararlılığı ile paralel bir vurgu yapar mesajına. Bazı filmler ise, sade bir dil kullanır. Bağırmaz. Telaşlanmaz. The Magic of Ordinary Days, sıradan günlerin sihrinden bahsederken, sıradan bir şey anlatırmışcasına iddiasız kurmuş cümlelerini. Anlaşmalı bir evliliğin içinde duracakları yeri belirlerken, hayatta durdukları yeri çözmeye başlayan iki insanın hikayesi, kısaca.

Adamın kadına karşı öylesine anlayışlı, evlilikleri için öylesine gayretli olmasını istemedim filmi izlerken. O kadar çok gayret, kadının takdiri üzerinde negatif etkiye sahip olur diye korktum. Öyle olmadı ama. Aksine adamın bu tavrı, kadının mekanla bağlantı kurmasına yardım etti öncelikle. Önce eve ait oldu kadın, sonra adamın hayatına.


Filmden öğrendiklerim,

- Mrs. Parker ve Mrs. Pratt gibi hatun kişilerin keklerini ye ama sohbetlerine meze olma.
- Martha, hayatında Livy'nin sahip olmadığı şeylere sahip olduğu için mutlu değildi, neye sahip olduğunu bildiği için mutluydu.
- Bazen bir şey senin için sadece bir elbise, kolye ya da yüzüktür ama bir Ruth için senin elbisen, senin kolyen, senin yüzüğün olduğu için kıymetlidir, onu mutlu et.
- Yaşadığın mekana kendinden izler katmak, kendini o mekana ait hissetmeni kolaylaştırır.
- Kendini yaşadığın mekana ait hissetmek, mekanı paylaştığın insanlarla yakınlaşmana yardım eder.
- İnsanlara alan bırak. Martha da üzgün, öfkeli ya da şaşkındı ama yargılamadı.
- Hormonlarıyla pek haşır neşir bir ergen kız, kamyonunun arkasına asker kılıklı bir kaçak atıp onu sınıra götürmeni isterse, asker kılıklı kaçağı polise teslim etmekten çekinme. Hormonlar sakinleşir, aralar düzelir, yeter ki gönüller bir olsun.
- Biri, kıymet verdiğin bir şeye özenli davranmadığında, o şeyin senin için ne kadar önemli olduğunu anlayamamış olma ihtimalini de göz önünde bulundur.
- Seni önemsemediğini belli etmiş birine mektup yazmaya devam etme.
- Biri, bir şeye aşırı tepki gösterdiğinde; 'aşırı tepki gösteriyorsun' demekten daha iyi bir şey yap, ona tepki sınırlarını aştıranın ne olduğunu anlamaya çalış, payın varsa sorumluluk al.
- Bahçene/balkonuna rüzgar gülü koy.

Livy: My first day here, I looked in your dresser. I can't even explain why I did it. I'm sorry.
Ray: You could've looked in there any time you wanted, I got nothing to hide from you.
Livy: There was a watch. I heard it ticking. Never seen you carry it.
Ray: It's my father's. Sometimes I wind it up when I wanna remember him, remember how good he was to my mom. Ki
nda husband I wanna be. First day I wound it up for no good reason, just for luck.

Film bana dedi ki; masalın başkalarının masallarına benzemeyebilir, önemli olan senin masalına benzeyip benzememesidir.

7/10

No comments:

Post a Comment

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails