Saturday 5 December 2009

don't respect me

Çikolata.
Kanıtlanmış bir faydası yok. Kimi sebze-meyveler için söylediğimiz gibi tüketilmesi insan sağlığı için gerekli, aman şöyle yararlı, böyle iyi geliyor filan diyemiyoruz. Sadece serotonin üretimini tetikleyici işlevi nedeniyle mutlulukla ilişkilendirilmiş ama ilişkilendirilmese ne fayda, çikolata zaten çikolata. Havada, karada, yedi iklim, dört deniz yenir.

17 Again de aynen öyle. Mutlaka seyredin, şöyle bir ders alacaksınız, böyle felsefesi var diyemem. En fazla, 'bir güldüm, bir güldüm... ama ne güldüm. dönüp bir daha güldüm!' diyebilirim. Filmin ana karakteri, lise yıllarını civarın parlak çocuğu olarak ve ihtişamlı bir gelecek vaat ederek geçirmiş olan ancak bugün, hayat elinde pek bir yorulmuş 37 yaşında, iki çocuğu tarafından yok sayılan, eşi tarafından boşanmak üzere olan Mike. Ancak 17 Again, sadece tek karakter üzerinden yürüyen bir hikaye değil. Thomas Lennon tarafından canlandırılan Ned karakteri beni öldürdü mesela. Böyle mi komik olunur be adam! Diyaloglar iyi yazılmış kabul ama bir de o diyaloga can vermek var, sevgili Lennon esirgememiş.


Mike'ın 37 yaş versiyonunu, Friends yıllarından beri gönlümde taht kurmuş olan, o gün bugün, nice kazan kaldırma, nice ayaklanma girişimine bana mısın dememiş, tahtını tacını elinden bırakmamış; üstün karakter, yüce insan, kendiliğinden komik organizma Matthew Perry tarafından canlandırılmış. Daha sık film yapsın istiyorum ben ama olmuyor böyle. Perry'nin oyunculuğunu tarif çabasına girmeyi haddi aşmak bilirim, zira mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?


17 yaşındaki Mike olarak ise, Zac Efron'ı seyrediyoruz ve bence çok iyi yapıyoruz. Aydınlatıyor ekranı bu çocuk. High School Musical 3'te seyrettim ilk kez kendisini (reca edicim 14 yaşında yeğeni olmayanlar yorum yapmasınlar(:) ve güzel dans ediyor velet dedim. Ancak bu filmle anladım ki Efron, beyaz perdedeki güzel bir yüzden ya da kendine yakıştırılmış olan pretty boy imajından çok daha fazlasını taşıyor. Diyaloğu verirken kombine ettiği mimikleri tekrar görebilmek için pek çok sahneyi geri alıp bir kez daha izledim. Olmuş demek istiyorum. Hatta, çok güzel olmuş demek istiyorum.


37 yaş beyni ve 17 yaş bedeniyle tekrar lise günlerine dönen Mike, ailesinin kendisiyle ve dış dünyayla ilişkilerini dışarıdan biri gibi gözlemleme fırsatı elde eder. Ve babaları iken kuramadığı bağı, okul arkadaşları iken kurmayı başarır. Eşiyle koca olarak kuramadığı bağlantıyı, oğlunun arkadaşı olarak kurmayı denediğinde ise olaylar patlak verir. Zamane gençliği diyeceğim (içimde de bir eskiden buralar dutluktu türküsü terennüme başlanacak) efenim, şimdiki gençlerin kendi aralarındaki ilişkilere de pek güzel ışık tutmuş olan filmden bir alıntı yapmak isterim ki, bu diyalogu getiren sahne şöyle gelişmekte; Mike'a asılan ve bunu yaparken kendilerini çocuğun ayaklarına sermekten hiç çekinmeyen pek çok kız vardır ve Mike içindeki babalık dürtüsüyle hepsini karşısına alır. Onlara der ki;


Mike: Okay, okay. Sit down. Just sit down. If you girls don't respect yourselves...then how do you expect anyone else to respect you? Right?
Girls: Don't respect me. No, don't respect me.
A bolder one: You don't even have to remember my name.
Mike: This is some other dad's problem.



Özetle şudur ki, ben çikolatayı dağda, kırda, bayırda yerim, 17 Again'i ne zaman olsa yine izlerim.

8/10

No comments:

Post a Comment

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails